Kusursuz Dünya – Şeyma Keçeli

 

Kusursuz Dünya

Şeyma Keçeli

‘Sürekli hatalar yapıyorum. Ne zaman bir işi tam olarak, eksiksiz ve kusursuz yapmayı öğreneceğim?’

Hata yapma, kusurlu ve eksik olma toleransını genellikle kendimize gösteremiyoruz ki bunlar sahip çıkmamız, yaşamamız gereken durumlar. Her şeyin mükemmel olması için bu kadar çok uğraşırken yaptığımız hataların güzelliği ve öğreticiliğini çoğunlukla gözardı ediyoruz. Halbuki ne güzel şeydir hata yapmak, hata yapabilmek. İnsan olduğumuzu bize hatırlatan çok önemli bir alandır. Kusursuz olmamamız, sürekli öğrenme sürecinde olmamız ve öğrenirken de tökezlememiz. Bazen tökezlediğimiz yerden bir süre kalkmamak, sonrasında tekrardan ayağa kalkarak yeni umutlar ve hayallerle heyecanlanmak ne kadar insani. Önemli olan hiçbir zaman mükemmel bir hayat yaşayamayacağını kabul edebilmek ve hiçbir zaman berbat bir hayata sahip olamayacağını da fark edebilmek. Hayatın iniş ve çıkışları olduğunu kabul edebildiğimiz zaman, o iniş ve çıkışların anlamını ve bize kazandırdıklarını görebiliyoruz ancak.

İmkansızlığı ile birlikte bir düşünsenize hiç hata yapmıyorsunuz, her şey tıkırında ve düzgün ilerliyor. Bir tökezleme, zorluk, mutsuzluk veya umutsuzluk yok hayatınızın hiçbir evresinde. Tamamiyle kötü yazılmış bir durum komedyasının (sit-com) içerisindesiniz. Yandan gülme efektleri geliyor ve diğer taraftan yaptığınız her şey için bir alkış sesi. Mükemmel hayat sadece bir kurgu olabilir ve mükemmel hayatın içerisinde biz de sadece tek bir duyguyu yaşayabilen kötü oyuncular olabiliriz. Halbuki gerçek hayatın içerisinde bütün duygular harmanlanmış ve sürprizlerle dolu bir şekilde bizi bekliyor. Mutluluk, üzüntü, umutsuzluk, neşe hepsi iç içe. Bir köşeden de bize göz kırpan “istediğin hayatı mı yaşıyorsun?” sorusu. Bunun beraberinde gelen kaygılar, korkular ve belirsizlikler. Hayallerimize koşarken ki heyecan ve bazen yorgunluk. Herhangi bir tarafın eksikliğiyle kendimizi içinden çıkılamaz bir girdabın içerisinde bulabiliriz. Mükemmel veya berbat bir hayatımızın olduğu sanrıları belirmeye başlayabilir ve başka bir korkutucu olan durum ise hayatın sadece siyah veya beyaz olduğunu düşünmektir. Aslında hayat bir renk cümbüşüdür. Her renkten biraz var ve herbir yana dağılmış. Bu rengarenk dünyada tek bir renge takılı kalabilir insan. İşte o zaman tek bir duygu hakim olur hayatına.

Hayatımızı ve geleceğimizi kusursuza ulaştırmaya çalışırken kendimizden kaçıyoruz. Ve kusursuz bir dünyaya sahip olmayı kurguladıkça şuanki kusurlu hayatımız geçip gidiyor. Geçmiş ve gelecek üzerindeki kusursuz yaşam arayışımız belki de asıl yaşamımızı kaçırmamıza neden oluyordur. Olamaz mı? Olabilir.