İncir Ağacı: Özgürlük, Seçim ve Sorumluluk – Gizem Güroy

İncir Ağacı – Özgürlük, Seçim ve Sorumluluk

Gizem Güroy 

 

“Yaşamımın, öyküdeki yeşil incir ağacı gibi önümde dallanıp budaklandığını görüyordum.

Her dalın ucunda tombul, mor bir incir gibi eşsiz bir gelecek beni çağırıyor, göz kırpıyordu. İncirlerden biri, bir eş, mutlu bir yuva ve çocuklardı. Bir başkası, ünlü bir ozan, öteki parlak bir profesör, biri şaşırtıcı editör Ee Gee, öbürü Avrupa, Afrika ve Güney Amerika, biri Constantin, Socrates, Attila ve garip adları değişik meslekleri olan daha bir yığın aşık, bir başkasıysa Olimpiyat takım şampiyonu bir kadındı. Bu incirlerin üzerinde ve ötesinde, ne olduklarını pek çıkaramadığım bir sürü incir daha vardı.

Kendimi dalların çatallandığı noktada otururken görüyordum. Ve incirlerden hangisini seçeceğime bir türlü karar veremediğim için açlıktan ölüyordum. Hepsini ayrı ayrı istiyordum incirlerin ama birini seçmek ötekilerin hepsini kaybetmek demekti. Ve ben orada karar veremeden otururken incirler buruşup kararmaya başlıyor ve birer birer toprağa, ayaklarımın dibine düşüyorlardı.”

                                                                                               Sylvia Plath – Sırça Fanus

 

Başlangıçta hepimiz dünyaya fırlatıldık. Kadın ya da erkek oluşumuzla, sağlıklı ya da sağlıksız oluşumuzla, ebeveynlerimizin kim olduğuyla, hangi şartlarda, nerede, hangi kültürde dünyaya gelişimizle ilgili seçim şansımız olmadı. Fakat dünyada yaşayan canlılar olarak sürekli seçimlerle karşı karşıyayız ve karşılaştığımız seçenekler ile ilgili seçim yapmakta her zaman özgürüz. En zor şartlar altında bile, yapabileceklerimiz dış etkenlerden dolayı şiddetli bir biçimde kısıtlanmış olsa bile, hâlâ ve her zaman seçme özgürlüğümüz var.

Varoluşçu psikoterapinin önde gelen isimlerinden Viktor Frankl, İkinci Dünya Savaşı sırasında toplama kamplarında yaşadığı deneyimlerden yola çıkarak yazdığı, İnsanın Anlam Arayışı kitabında konuyla ilgili şunları yazmıştır:

Toplama kamplarında yaşayan bizler, barınaklarda dolaşan ve ihtiyacı olanlara son kalan ekmeklerini veren insanları gördük. Onlar sayıca azdı ama çok önemli bir şeyi kanıtlıyorlardı. Bir insanın elinden her şeyi alınabilir, bir şey hariç: insanın hiç bir zaman kaybetmeyeceği tek özgürlük, olaylar karşısında tutunduğu tavırdır.

Bazen hayatta öyle koşullar olur ki, önümüzde sadece tek bir seçenek vardır. Böyle durumlarda ise, bu zorunlu olduğumuz seçeneğe dair tavrımızı seçmek konusunda özgürüzdür. Frankl, toplama kampındayken, politik ve sosyal tüm özgürlükleri elinden alınmışken, tek bir şey onu hayatta tutuyordu; o da psikolojik özgürlüğü… Bu psikolojik özgürlük, ona o korkunç şartlarda bile anlam bulmasına ve yaşamaya devam etmesine yardımcı oldu.

Varoluşçu Jean Paul Sartre’a göre, insanın seçim yapma özgürlüğü korkunç bir sorumluluk, ağır bir yüktür. Ona göre özgür olmak, insan olmanın bir parçasıdır. Adeta özgür olmaya yükümlüyüzdür.

Seçimlerle birlikte sorumluluklar da gelir. Hayattaki en önemli görevimiz seçim yapmak ve yaptığımız seçimin sorumluluğunu almaktır. Bu da bizi kendi hayatımızın yazarı yapar. Bunu reddetmek, insanı oldukça çaresiz ve mutsuz bir halde bırakır. Her seçim bir vazgeçiştir de aynı zamanda. Yaptığımız seçimle binlerce seçmediğimiz olasılıktan vazgeçmiş oluruz. Seçtiğimiz şeyin sorumluluğunu almakla birlikte kaybettiğimiz şeylerin de yasını tutarız. Eğer seçimlerimizin sonuçlarının sorumluluğunu almaktan kaçınmaya başlarsak, seçim yapamaz hale geliriz. Seçim yapmadığımız sürece de kendi özgürlük alanımızı kısıtlamış oluruz. Hayatta kendimize güvenli bir alan bulup, mümkün olduğunca az seçim yaparak, kendi korkularımızın tutsağı olarak yaşarız. Bu tür bir yaşam sonuçta mutsuzluğa ve pişmanlığa sebep olur. Sonuç olarak seçim yapmayıp o noktada kalmak da bir seçimdir. Seçim yapmamayı seçip hayatımızından akıp giden anların yasını tutmak, her gün biraz ölmek de bir seçim, insan olmanın bize verdiği en değerli şey olan seçim özgürlüğümüzü iyi değerlendirip, anlam bulduğumuz, dolu dolu bir hayat yaşamak için mücadele etmek de bir seçimdir. Hayatımızın yazarı olarak hangisini seçeceğimiz yine bize kalmıştır.